16 Eylül 2016 Cuma

One Last Goodbye - Anathema

Bu kez bir değil iki şarkı için yazıyorum. (hatta üç olsun) Bu şarkıları ayıramıyorum, çünkü hikaye tek.

Şarkıyla ilgili yorumlarda okuyorum, böyle birini kim bırakıp gider ki yazanlar, şarkıyı yazdırana sövenler filan var. Siz etmeyin, alelade bir terkedilmişlik sanmayın, şarkıya yazık olmasın diye bloguma hemen ekliyorum. Bu şarkılar Cavanagh kardeşlerin intihar eden anneleri için yazılmış bir sitem ve ağıt aslında. Şarkıda duyduğunuz, hissettiğiniz acı aslında çok daha derin bir acının kıyıya vurmuş parçaları.

Vincent ve Danny Cavanagh'a bu vurucu şarkıları yazdıran şey anneleri Helen'e olan düşkünlükleri ve onu kaybedişleri, 1998'de gerçekleşen acı bir aile dramı.

"One Last Goodbye" ile dinlemeye başlayalım. Judgement albümünde yer alır. Danny Cavanagh yazmış. Albümde bu şarkının hemen ardında yer alan "Parisienne Moonlight"'ın da bu şarkıya cevaben, Helen'in dilinden yazıldığı rivayet edilir. Vokal seçimini de düşünürsek (Lee Douglas) uygun düşmekte. İki şarkıyı ardarda dinlerseniz etkilenmemeniz mümkün değil. Parisienne Moonlight nasıl bu kadar etkileyici olabilir, neden bu kadar kısa gelir, kısa geldiği için mi etkileyicidir merak ettirir. (Loopa alınıp hala etkileyici olduğu görülüp teori çürütülür)





One Last Goodbye

How I needed you
How I grieve now you're gone
In my dreams I see you
I awake so alone

I know you didn't want to leave
Your heart yearned to stay
But the strength I always loved in you
Finally gave way

Somehow I knew you would leave me this way
Somehow I knew you could never.. never stay
And in the early morning light
After a silent peaceful night
You took my heart away
And I grieve

In my dreams I can see you
I can tell you how I feel
In my dreams I can hold you
And it feels so real

I still feel the pain
I still feel your love
I still feel the pain
I still feel your love

And somehow I knew you could never, never stay
And somehow I knew you would leave me
And in the early morning light
After a Silent peaceful night
You took my heart away
I wished, I wished you could have stayed





Parisienne Moonlight

I feel I know you
I don't know how
I don't know why

I see you feel for me
You cried with me
You would die for me

I know I need you
I want you to
Be free of all the pain
You hold inside

You cannot hide
I know you tried
To be who you couldn't be
You tried to see inside of me

And now I'm leaving you
I don't want to go
Away from you

Please try to understand
Take my hand
Be free of all the pain
You hold inside

You cannot hide
I know you tried
To feel...
To feel...




Bir de "A Natural Disaster" albümünde yer alan "Are You There"'den bahsedelim. Judgement'tan 2 yıl sonra çıkardıkları albümde artık "One Last Goodbye" kadar etkileyici olmasa da tüyler ürpertici bir şarkı daha yazmışlar. Bunu da artık bir hayaletle konuşur gibi yazmışlar. Orjinal kayıtta başlangıçta bir "Yes" ile başlıyor parça. ama ben konser kaydı paylaşmak istiyorum:





Are You There?

Are you there?
Is it wonderful to know
All the ghosts...
All the ghosts...
Freak my selfish out
My mind is happy
Need to learn to let it go
I know you'd do no harm to me

But since you've been gone I've been lost inside
Tried and failed as we walked by the riverside
And I wish you could see the love in her eyes
The best friend that eluded you lost in time
Burned alive in the heat of a grieving mind

But what can I say now?
It couldn't be more wrong
Cos there's no one there
Unmistakably lost and without a care
Did we lose all the love that we could have shared
And its wearing me down
And its turning me round
And I can't find a way
Now to find it out
Where are you when I need you...

Are you there?



kaynaklar: azlyrics, wikipedia, ekşisözlük

27 Ağustos 2016 Cumartesi

Paint It Black - Rolling Stones

Dünyada en çok cover'ı olan şarkılardan biriyle karşınızdayım. Devil's Advocate, Full Metal Jacket gibi bazı filmlerin de soundtrack listelerinde yer almış enfes bir parça.
Bu parçanın hikayesini İstanbul'a ilk geldiğim günlerde bir arkadaşım anlatmıştı. Hikayeden o kadar etkilenmiştim ki, artık şarkıların hikayelerini de öğrenmeye karar vermiştim. Sanırım bu blogun kaynağı da o hikaye olmuş oldu.

Gelelim karanlık ve ağır hikayesine. Bir rivayete göre şarkı bir hayat kadınına aşık olan, ama onu kurtaramayan, üstelik de ölümüne sebep olup acı çeken birini anlatıyor. 18. yüzyılda randevu evlerinin kapılarını kırmızı boya ile işaretlerlermiş. O yüzden şarkıda red door, siyah cenaze arabaları, geri gelmeyen çiçeklere gönderme yapılmaktadır. Ve de güneşe yeterince bakarsam acaba ölür de yanına gider miyim fikrini de içermesi açısından değişik intihar yöntemlerine bir soru işareti eklemiştir.

Buyrun şarkıyı Mick Jagger'ın kendisinden dinleyelim:



Bu video'yu official kanalda bulamadım maalesef, silinmesi ve benim geç farketmem olasılığına karşı bi de official lyrics versiyonunu paylaşıyorum:



Bu da London Symphony Orchestra cover, baya güzel:





Sözlerini de yazayım tam olsun:

i see a red door
and i want it painted black
no colors anymore
i want them to turn black
i see the girls walk by
dressed in their summer clothes
i have to turn my head
until my darkness goes

i see a line of cars
and they're all painted black
with flowers and my love
both never to come back
i see people turn their heads
quickly look away
like a newborn baby
it just happens every day

i look inside myself to
see my heart is black
i see my red door
and i must have it painted black
maybe then i'll fade away
and not have to face the facts
it's not easy facing up
when your whole world is black

no more will my green sea
go turn a deeper blue
i could not foresee
this thing happening to you.
if i look hard enough
into the setting sun
my love will laugh with me
before the morning comes

19 Ağustos 2016 Cuma

Lady D'arbanville - Cat Stevens

Neden bunu daha önce yazmamışım ki dedirten bir şarkı aklıma geldi. Tüyler ürpertici, iç karartıcı, bir o kadar güzel bir şarkı ile uzun bir aradan sonra tekrar karşınızdayım.

Şarkı Patti d'Arbanville için yazılmış, Cat Stevens'ın bir zamanlarki sevgilisi. Şarkının hikayesini ilk şu şekilde duymuştum:

Patti kalp hastasıdır, Cat Stevens da bir gece uyanır ve yanındaki sevgilisinin ölmüş olduğunu farkeder. Bu travmanın üzerine de bu şarkıyı yazar. Bunu bilerek şarkının sözlerine bakınca baya şaşırıyorsunuz.
Okumaya ya da dinlemeye üşenen olursa, "Neden o kadar sessiz uyuyorsun, kalbin çok sessiz, neden nefesin o kadar sessiz, bu gece buz gibisin, dudakların kış gibi" gibi baya ölüye gönderme yapan tanımlamalar kullanılmış.
Ardından "ama yarın seni uyandıracağım, her zaman benimle olacaksın, bu gül hiç solmayacak" tarzı cümleler geliyor.

Bir söylentiye göre de bu olaydan sonra Cat Stevens kendine gelememiş, hatta yıllar sonra da müslümanlığa geçiş yapmıştır (Yusuf İslam).  (Ancaaak, şarkıyı okuyup dinledikten sonra olayın aslı için yazımın sonunu okuyunuz)





Lady D'arbanville

My Lady d'Arbanville, why do you sleep so still?
I'll wake you tomorrow
And you will be my fill, yes, you will be my fill.

My Lady d'Arbanville why does it grieve me so?
But your heart seems so silent.
Why do you breathe so low, why do you breathe so low,

My Lady d'Arbanville why do you sleep so still?
I'll wake you tomorrow
And you will be my fill, yes, you will be my fill.

My Lady d'Arbanville, you look so cold tonight.
Your lips feel like winter,
Your skin has turned to white, your skin has turned to white.

My Lady d'Arbanville, why do you sleep so still?
I'll wake you tomorrow
And you will be my fill, yes, you will be my fill.

La la la la la

My Lady d'Arbanville why does it grieve me so?
But your heart seems so silent.
Why do you breathe so low, why do you breathe so low,

I loved you my lady, though in your grave you lie,
I'll always be with you
This rose will never die, this rose will never die.

I loved you my lady, though in your grave you lie,
I'll always be with you
This rose will never die, this rose will never die




Olayın Aslı:

Amaaa, durum öyle değilmiş tabi :) Bu Patti d'Arbanville kişisi Mick Jagger için Cat Stevens'ı terketip gitmiş. Şarkıyı da bunun üzerine yazmış.
Yani şarkıcımız çok acı bir olayın mağduru sanılsa da aslında (kısmen daha az acı bir olay olarak)  terkedilip "benim için öldün sen" oryantalizmine bağlamış.
Neyse şarkı güzel, keyfini çıkarın.


Bonus:

Cat Stevens aynı Patti'ye bu şarkıyı da yazmış, çok sevdiğim, çok tatlı bir şarkı: Wild World.



Sağlıcakla kalın.



kaynak: songfacts

edit notları: youtubedan kaldırılan video linki güncellendi

27 Mayıs 2016 Cuma

You're Beautiful - James Blunt


Romantik parçaların sahibi James Blunt'tan yine romantik bir parça, "You're beautiful".
Paylaştığım şarkıların bazıları olaylardan esinlenilmiş, bazıları derin anlamlar, göndermeler içeriyor, bazıları duyguları anlatıyor, vs vs. Bu şarkının özelliği, sözlerinde direk yaşanılan bir anı anlatması.

Şarkının hikayesinden röportajlarında bahsediyor James Blunt. Bir gün eski sevgilisini Londra metrosunun kalabalığında, yanında daha önce varlığından haberi olmadığı bir adamla görür, ve bir an göz göze gelirler.

Tekrar karşılaşmazlar, ama James Blunt bu şarkıyı yazar, ve albüm notlarında da teşekkür eder. Şarkının sözlerine de dikkat edecek olursanız o anı yakalamış.

Peki kimmiş bu James Blunt'ın ex aşkı derseniz ismi Dixie Chassay diye geçiyor bir çok yerde, ama bu biraz da magazinin eşeleyip çıkardığı bir şey olduğu için pek güvenmemek lazım. Harry Potter'da da çalışan bir cast director kendisi.

Şimdi kendimizi şarkıya bırakalım:





Sözleri de olmazsa olmaz:


You're Beautiful

My life is brilliant.

My life is brilliant.
My love is pure.
I saw an angel.
Of that I'm sure.
She smiled at me on the subway.
She was with another man.
But I won't lose no sleep on that,
'Cause I've got a plan.

You're beautiful. You're beautiful.
You're beautiful, it's true.
I saw your face in a crowded place,
And I don't know what to do,
'Cause I'll never be with you.

Yes, she caught my eye,
As we walked on by.
She could see from my face that I was,
Flying high. [ - video/radio edited version]
Fucking high. [ - CD version]
And I don't think that I'll see her again,
But we shared a moment that will last 'til the end.

You're beautiful. You're beautiful.
You're beautiful, it's true.
I saw your face in a crowded place,
And I don't know what to do,
'Cause I'll never be with you.

You're beautiful. You're beautiful.
You're beautiful, it's true.
There must be an angel with a smile on her face,
When she thought up that I should be with you.
But it's time to face the truth,
I will never be with you.





Kaynaklar: songfacts, imdb, azlyrics



2 Mart 2016 Çarşamba

Wake Me Up, When September Ends - Green Day

Bu kasvetli İstanbul gününde, hazır bahar içimizi kıpır kıpır yapamadan, hüzünlü bir parça daha paylaşayım istedim.

Green Day'in baş vokali Billie Joe Armstrong, bu şarkıyı kanserden ölen babası için yazmış.
1982 de, 10 yaşındayken babası öldüğünde, cenazeden ağlayarak kaçar. Eve gider ve kendini kilitler. Annesinin gelip kapıyı çalmasına karşılık "Wake me up when september ends" der.

Şarkıda geçen "7 years has gone so fast" kısmı babasının ölümünden grupu kurdukları tarihe kadar geçen zamanı anlatmaktadır.
"20 years has gone so fast" kısmı ise babasının ölümünden şarkıyı yazdığı zamana kadar olan süreyi anlatır.

İşi biraz da geyiğe vuralım, a) Billie şarkıyı kaç yaşında yazmıştır? b) Grup kurulduktan kaç yıl sonra şarkı yazılmıştır?

Green Day'in şarkılarından favorim Boulivard of Broken Dreams'tir esasında. Ama bu üzüntü de ister istemez insanın içine işliyor, ve de diğerinin hikayesini bilmiyorum ;)

Tüm kanser hastalarına acil şifalar diliyorum. Yakınlarına da bolca sabır, sevgi şefkat...

Official video'yu paylaşmadım, çünkü başında bolca uzun diyalog var, şarkı başlamak bilmiyor. Israrla onu merak eden varsa, burdan buyrunuz. Benim seçimim şu yönde:



Ve de sözleri:

summer has come and passed
the innocent can never last
wake me up when september ends

like my fathers come to pass
seven years has gone so fast
wake me up when september ends

here comes the rain again
falling from the stars
drenched in my pain again
becoming who we are

as my memory rests
but never forgets what i lost
wake me up when september ends

summer has come and passed
the innocent can never last
wake me up when september ends

ring out the bells again
like we did when spring began
wake me up when september ends

here comes the rain again
falling from the stars
drenched in my pain again
becoming who we are

as my memory rests
but never forgets what i lost
wake me up when september ends

summer has come and passed
the innocent can never last
wake me up when september ends

like my father's come to pass
twenty years has gone so fast
wake me up when september ends
wake me up when september ends
wake me up when september ends



20 Şubat 2016 Cumartesi

Miss Sarajevo - U2 ft Pavarotti

Ah savaş! Ne acı, o yıkım, o korku, o karanlık. Henüz yaşamadık biz. Sadece yaşayanları gördük, izledik, savaşın adım adım yaklaştığını hissettik. Umarım hiç bir zaman kapımıza dayanmaz, hiç bir zaman ne biz, ne çocuklarımız bir savaşın içinde kalmayız.

Bu şarkı yazıldığında, hatta ben bunu dinlediğimde, henüz Egede kıyıya vuran çocuklar yoktu. Yirmişer otuzar ölen bomba kurbanları da. Geçmiş bir savaşın külleri üzerine yazılmış ağıtımsı bir iç çekiş bu şarkı. Şimdi terörle, savaşla o kadar iç içeyiz ki, kalbim ağrımadan, korku duymadan, gözlerim yaşarmadan böyle bir şarkı dinleyemiyorum.

Şarkı Saraybosna'da yaşanan kuşatma sırasında bir güzellik yarışmasını konu alan bir belgeselden esinlenmiş.

Savaş, katliam, ölüm, yıkım, keder içinde "güzel şeyler" için zaman var mıdır?

U2 bu projesini "Passengers" adıyla gerçekleştirmiş. Single'ın gelirleri de War Child (savaş çocukları) derneğine bağışlanmış.

Maalesef yıllarca severek dinlediğim versiyonu bulamadım, Bono'dan Pavarotti'ye geçiş onda mükemmeldi, bununla idare ediniz:





Sözleri:


is there a time for keeping a distance
a time to turn your eyes away
is there a time for keeping your head down
for getting on with your day

is there a time for kohl and lipstick
a time for cutting hair
is there a time for high street shopping
to find the right dress to wear

here she comes
heads turn around
here she comes
to take her crown

is there a time to walk for cover
a time for kiss and tell
is there a time for different colors
different names you find it hard to spell

is there a time for first communion
a time for east 17
is there a time to turn the mecca
is there a time to be a beauty queen

here she comes
beauty plays the crown
here she comes
surreal in her crown

[pavarotti]
dici che il fiume
trova la via al mare
e come il fiume
giungerai a me
oltre i confini
e le terre assetate
dici che come fiume
come fiume
l'amore giunger
l'amore
e non so pi pregare
e nell'amore non so pi sperare
e quell'amore non so pi aspettare

(you say that the river
finds the way to the sea
and as the river
you'll come to me
beyond the borders
and the thirsty lands
you say that as river
as river
love will come
love
and i cannot pray anymore
and i cannot hope in love anymore
and i cannot wait for love anymore)

[bono]
is there a time for tying ribbons
a time for christmas trees
is there a time for laying tables
when the night is set to freeze


White Rabbit - Jefferson Airplane


Hippi akımının San Francisco'yu kasıp kavurduğu bir zamanda Grace Slick hanım kızımız da bir çok müzisyen gibi bol bol kafayı bulanlardanmış.
Lewis Carrol'un yazdığı ünlü çocuk kitabı Alice Harikalar Diyarında (Alice in Wonderland) da bir sürü uyuşturucu deneyimi göndermeleri olduğunu farketmiş(mantarlar, tüttüren tırtıl, kukiler vs). Daha sonra bir çok çocuk kitabının benzer şeyler içerdiğini görünce artık bununla ilgili bir şarkı yazmak lazım demiş. LSD alıp saatlerce adını hatırlayamadığım bir İspanyol albümü dinledikten sonra bu şarkıyı yazmış.

O yüzden İspanyol ezgilerinin de yer aldığı hafif oryantal, enfes, biraz da gaz bir şarkı.

70'li yıllarda "Go Ask Alice" diye bir filmin giriş şarkısı olarak da kullanılmış.
Yıllar içinde defalarca cover'ı çıkmış bir şarkı. Orjinali çok güzel olsa da benim daha çok hoşuma giden versiyonu vokal kısmının gerçeğine sadık kalması ama enstrumanın zenginleştirilmesinden dolayı Sucker Punch soundtrackinde kullanılan Emilliana Torrini versiyonu, burdan dinleyebilirsiniz:



Bu da orjinalini merak edenler için Jefferson Airplane'den gelsin:




Ve sözleri:


One pill makes you larger
And one pill makes you small
And the ones that mother gives you
Don't do anything at all

Go ask Alice, when she's ten feet tall

And if you go chasing rabbits
And you know you're going to fall
Tell 'em a hookah smoking caterpillar
Has given you the call

Call Alice, when she was just small

When the men on the chessboard
Get up and tell you where to go
And you've just had some kind of mushroom
And your mind is moving slow

Go ask Alice, I think she'll know

When logic and proportion have fallen softly dead
And the White Knight is talking backwards
And the Red Queen's off with her head
Remember what the dormouse said
"Feed your head, feed your head"




Kaynaklar: Sonfacts

Wind of Change - Scorpions

Belki bilmezsiniz(muhtemeln bilirsiniz), eskiden Rusya yoktu, Sovyetler Birliği vardı. Hatta tam adıyla Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB). Devrim temalı bu şarkı da işte bu Sovyetler Birliği'nin "Glasnost" unu kutlamak amacıyla yazılmış.

Glasnost Nedir?
Glasnost (Rusça: гла́сность, "Açıklık"), Sovyetler Birliği'nin son döneminde Mihail Gorbaçov'un liderliğinde ülkede bilhassa ekonomik sorunlara son vermek amacıyla uygulanmış politikaların tümüne verilen addır. 1985'te uygulanmaya başlamış, Sovyetler Birliği'nin dağılmasıyla son bulmuştur. [1]

Nasıl?

O döneme kadar Rusya'da sansür kendini aşmış ki, dünyanın geri kalanı Rusya hakkında sadece Amerikan filmlerindeki kadar bilgiye sahipmiş. Glasnost, sansürlerden kurtulma ve dünyaya açılma amacı taşıyan yenilik paketinin adı. Sonra o kadar sıkılığın ardından açılmayla o kadar sarsılmış ki sovyetler dağılmış o ayrı.

Scorpions Rusya'da çalan ilk Hard Rock gurubuymuş. Bir barış festivali için Moskova'ya dönmüşler ve Alman bir gurup olmalarına rağmen Rusların onları o kadar iyi karşılaması, Kızıl Ordu Korosu,  Amerikadan Rusyadan ve çeşitli yerlerden gelen müzisyenlerin hep beraber coşup eğlenmesi onlara ilham kaynağı olmuş ve gaza gelip bu şarkıyı yazmışlar.
Klibinde de o dönemlerde dünya üzerinde gerçekleşen devrim hareketleri, Berlin duvarının yıkılışını,  Tiananmen olaylarını vs. görebilirsiniz

Yıllar içinde şarkının içi boşalmış tabi. Sandıkları gibi bir barış ortamı bir türlü gelmemiş, ama ıslıkla beraber melodisiyle gitarıyla tüyler ürperten güzel şarkı miras kalmış...


Buyrun keyfini çıkarın,



Sözleri:


i follow the moskva
down to gorky park
listening to the wind of change
an august summer night
soldiers passing by
listening to the wind of change

the world closing in
did you ever think
that we could be so close,like brothers
the future's in the air
i can feel it everywhere
blowing with the wind of change

chorus:
take me to the magic of the moment
on a glory night
where the children of tomorrow dream away
in the wind of change

walking down the street
distant memories
are buried in the past forever

i fallow the moskva
down to gorky park
listening to the wind of change

take me to the magic of the moment
on a glory night
where the children of tomorrow share their dreams
with you and me

take me to the magic of the moment
on a glory night
where the children of tomorrow dream away
in the wind of change

the wind of change blows straight
into the face of time
like a stormwind that will ring
the freedom bell for peace of mind
let your balalaika sing
what my guitar wants to say

take me to the magic of the moment
on a glory night
where the children of tomorrow share their dreams
with you and me

take me to the magic of the moment
on a glory night
where the children of tomorrow dream away

in the wind of change





[1] Vikipedi

16 Şubat 2016 Salı

Tears in Heaven - Eric Clapton

Bu haftaki şarkımız bir çok insanın muhtemelen duyduğu, belki romantik bulduğu güzel bir şarkı. Hem de grammy ödüllü. Ancak hikayesi maalesef çok acıklı.

Öncelikle şarkı hakkında bilgi verelim.
Şarkı Rush ismindeki bir filmin soundtrack albümünde yer alıyor. Rush uyuşturucu bağımlılığı ile ilgili bir film. Filmi izlemedim. Sanırım insanların iradesinin göz göre göre yok oluşu ve acı çekişi beni fazla etkiliyor, o yüzden uyuşturucu temalı filmlerden uzak duruyorum genelde. Tabi sizler uyuşturucudan uzak durun yeter. Filmini izleyebilirsiniz :) Çok merak ettiyseniz size tears in heaven'ın listesinde olduğu filmin linkini vereyim, burdan bulun hangi film olduğunu. Çünkü çok fazla "rush"lı film var.

Asıl hikayeye gelelim. Eric Clapton'un oğlu 20 Mart 1991'de New York'ta annesinin kaldığı apartmanın 53. katından düşüyor. O sırada sadece 4 yaşında. Eric Clapton, şarkıyı 4 yaşında ölen oğlu için yazıyor.

Sanırım yaşadığı acıyı anlayabilmek için bir çocuğunuzun olmasına gerek yok. Şarkıyı her dinleyişinizde artık daha farklı hissedeceğinize eminim.
Bu yürek parçalıyıcı bir şekilde sakin, hüzünlü ve de şefkatli şarkıyı buyrun tekrar dinleyin:





Sözlerini de yazalım:


would you know my name if i saw you in heaven?
would it be the same if i saw you in heaven?
i must be strong and carry on,
'cause i know i don't belong here in heaven.

would you hold my hand if i saw you in heaven?
would you help me stand if i saw you in heaven?
i'll find my way through night and day,
'cause i know i just can't stay here in heaven.

time can bring you down, time can bend your knees.
time can break your heart, have you begging please, begging please.

beyond the door there's peace i'm sure,
and i know there'll be no more tears in heaven.




10 Şubat 2016 Çarşamba

Adventure of A Lifetime - Coldplay

Adventure of A Lifetime, Coldplay'in son şarkılarından. Klibini uzun zamandır merak ediyordum, en sonunda geçen gün izleme şansına sahip oldum. Harika CGI yapmışlar, James Cameron's Avatar'daki teknolojiyle tüm grubu maymuna çevirmişler. Bu arada klibin sonundaki senkronize dans sahnesinin yapımı 6 ay sürmüş.

Klibi geçelim şimdi, şarkıya gelelim. Şarkımızın ilham aldığı şey, Chris Martin’in açıklamasına göre, Half the Sky kitabı. Ki şarkının içinde de geçmekte zaten. Half the Sky tüm dünyadaki cinsiyet eşitsizliğine, kadınların, eğitimden mahrum bırakılması, bolca öldürülmesi, mal gibi alınıp satılması vs. gibi konulara değinen, eğitim, mikrofinans gibi şeylerle kadınların güçlendirilmesi ve bağımsızlaştırılmasını konu alan bir kitap. Şarkıda geçen “Only I own me” ile ne demek istediği de daha çok anlaşılıyor tabi.
(Kitabı da çok merak ettim bu arada, çok ilginç istatistikler ve gerçek hayat hikayeleri var. Mesela son 50 yılda sırf kız oldukları için öldürülen kızların sayısı, 20. yüzyılın tüm savaşlarında ölen erkeklerin sayısından daha fazla imiş! )

Bunun yanında şarkının canlılığı ve kıpır kıpırlığı ile ilgili olarak, Adventure of A Lifetime’ın “Adventure”ı aşkı bulup tekrar yaşadığını hissetmeyi temsil ediyormuş. Sevgili Chris Martin eski eşinden ayrılmış ve daha önceki albümü Ghost Stories de bunun izlerini taşıyan ağır ritimli bir albüm imiş. Chris Martin yeni albümü “özgür ve mutlu oluşumuzun, grubumuza sahip olduğumuz için şükredişimizin sesi” olarak tanımlıyor.

Bir de şarkının sonundaki uu uu diye uzayan kısım var. Bu bölüm için “şarkının bu kısmında artık müziğin önüne hiç bir kelimenin geçmesini istemedik, o kısmı tercüme edebileceğimiz bir kelime bulamadık” şeklinde açklamış sevgili Chris Martin.

İyi eğlenceler.

Klibi:





Sözleri:


[Verse 1]
Turn your magic on
To me she'd say
Everything you want's a dream away
An we are legends, every day
That's what she told me

[Refrain]
Turn your magic on, to me she'd say
Everything you want's a dream away
Under this pressure, under this weight
We are diamonds

[Chorus 1]
Now I feel my heart beating
I feel my heart underneath my skin
And I feel my heart beating
Oh, you make me feel
Like I'm alive again
Alive again
Oh, you make me feel
Like I'm alive again

[Verse 2]
Said I can't go on, not in this way
I'm a dream that died by light of day
Gonna hold up half the sky and say
Only I own me

[Chorus 2]
And I feel my heart beating
I feel my heart underneath my skin
Oh, I can feel my heart beating
Cause you make me feel
Like I'm alive again
Alive again
Oh, you make me feel
Like I'm alive again

[Refrain]
Turn your magic on, Umi she'd say
Everything you want's a dream away
Under this pressure, under this weight
We are diamonds taking shape
We are diamonds taking shape
(Woo, woo)

[Bridge]
If we've only got this life
This adventure, oh then I
And if we've only got this life
You get me through
And if we've only got this life
In this adventure, oh then I
Want to share it with you
With you, with you
Yeah I do

[Outro]
(Woo hoo, woo hoo)
(Woo hoo, woo hoo)
(Woo hoo, woo hoo)
(Woo hoo, woo hoo)
(Woo hoo, woo hoo)
(Woo hoo, woo hoo)



Ref: Songfacts

Hikayesi Olan Şarkılar'ın Hikayesi

Merhabalar,

Şarkıların sözlerini anlamaya İngilizcemin yetişmediği zamanlarda başladı, şarkıların sözlerini aramaya başlayışım. Müziğiyle, vokalin kattığı yorum ile zaten sevdiğim şarkılar sözlerini öğrenince daha güzel, daha eğlenceli, bazen de daha kederli geliyordu. Yeni bir boyut kazanıyor gibi düşünebilirsiniz.

Bir gün bir arkadaşımdan Paint It Black'in hikayesini öğrendim (Tabi ki paylaşacağım bir gün, o gün öğrendiğimden daha fazlasını). Derken 2 boyut 3 boyut ile yetinen şarkılara bir boyut daha eklendi. Her dinleyişimde aldığım haz arttı. Ben de bir şarkıyı beğendiysem, hemen araştırmaya başladım. Böylece bir sürü şarkı hikayem oldu.

Tabi ki bu hikayeler onları yaşayanlara ait. Ama paylaşması benden, tadını çıkarmak sizden olsun.

Umarım beğenirsiniz.

Müzik hayatınızdan hiç eksilmesin...